Yargıtay Tanınmış Marka Sicilini Tartışmaya Açtı

Görüşlerimiz -

Yargıtay, yerleşik içtihatlarından ayrılan yakın tarihli bir kararı ile Türk Patent ve Marka Kurumu’nun (“TÜRKPATENT”) tanınmış markaların kaydını sağlamak için sicil oluşturma yetkisinin olmadığı sonucuna varmıştır.

Yargıtay’ın kararına konu davada, davacının TÜRKPATENT nezdinde yaptığı tanınmış marka kaydı başvurusunun Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (“YİDK”) tarafından reddi kararının iptali talep edilmiştir. Davacı, YİDK’nın ret kararına karşı Ankara Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi (“Yerel Mahkeme”) nezdinde karar iptali davası açmış ve Yerel Mahkeme davacının markasının ilgili sektörde tanınmış olduğu gerekçesiyle davayı kısmen kabul etmiştir. Yerel Mahkeme kararına karşı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde yapılan istinaf kanun yolu başvurusu reddedildikten sonra, karar bu kez temyiz başvurusu üzerine Yargıtay tarafından incelenmiştir.

Yargıtay 5 Şubat 2020 tarihinde verdiği kararında (2019/2980 E, 2020/991 K) yürürlükteki mevzuat uyarınca TÜRKPATENT’in tanınmış marka sicili oluşturma yetkisi olmadığını, ayrıca tanınmışlık özelliği sabit bir olgu olmadığından her bir somut olayda markanın tanınmış olup olmadığının incelenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Buna dayanarak Yargıtay davacının tanınmış marka kaydı için başvuruda bulunmasında ve ret kararına karşı iptal davası açmasında hukuki yararının olmadığı sonucuna varmış ve Yerel Mahkeme kararını bozarak, dosyayı yeniden Yerel Mahkeme’ye göndermiştir. Yerel Mahkeme, Yargıtay’ın bozma kararına uyarak karar iptal davasının reddine karar vermiştir. Bunun üzerine davacı, Yerel Mahkeme kararına karşı temyiz kanun yoluna başvurmuş olup dosya halen Yargıtay nezdinde inceleme altındadır.

Yerel Mahkeme kararı eğer Yargıtay tarafından yerinde görülürse karar kesinleşecektir. Yerel Mahkeme’nin bu kararı Yargıtay’ın bozma kararına uyarak verdiği gözetildiğinde, kararın bu doğrultuda kesinleşmesi beklenmektedir.
Ancak Yargıtay önceki birçok kararında TÜRKPATENT’in markaların tescil ve koruma süreçlerinin yürütülmesinde ve tanınmış marka kriterlerinin belirlenmesinde geniş anlamda yetkili olduğunu ortaya koymuştur. Bununla birlikte, Yargıtay daha önce TÜRKPATENT nezdinde tanınmış marka başvurusu yapılmadan ve bunun sonucu beklenmeden, bir markanın tanınmış olup olmadığının tespiti için dava açılmasının mümkün olmadığını da ifade etmiştir. Nitekim TÜRKPATENT de bu içtihatları takiben, tanınmış marka kaydına ilişkin başvuruları kabul etmeye başlamıştır. Bu uygulamaya başlamadan önce, TÜRKPATENT 1997 yılında bir defalığına tanınmış markaları ilan ettiği özel bir bülten de yayınlamıştır.

Ayrıca Yargıtay önceki kararlarında marka sahiplerinin markalarının tanınmış olduğunun tespiti için dava açmasında hukuki menfaati olduğunu da kabul etmiştir. Zira bu durumun tespiti, muhtemel tecavüzlere karşı daha geniş bir koruma sağladığı gibi, karıştırılma tehlikesine yol açabilecek ve markanın tanınmışlığından haksız yarar sağlanmasına neden olabilecek başvurular bakımından da caydırıcıdır. Ancak bu son karar ile, TÜRKPATENT’in tanınmış marka sicili tutma yetkisi olmadığından bahisle, tanınmış marka başvurusunun TÜRKPATENT tarafından nihai olarak reddine dair verilen bir kararın iptali için dava açılmasında hukuki yarar olmadığı ifade edilmektedir.

Tanınmış marka statüsünün her somut olayda değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin gerekçe tamamen yerinde olmakla birlikte, TÜRKPATENT’in tanınmış marka kaydı uygulamada mahkemeler için bağlayıcı değildir ve tanınmışlık iddiasını ileri süren marka sahipleri bu iddiasını kanıtlamak durumundadır. Diğer yandan, 2004 yılından bu yana verilen Yargıtay içtihatlarını takiben, yönetmelikler de esas itibarıyla değişikliğe uğramamış olup geçtiğimiz 16 yıl boyunca bu doğrultuda yerleşik bir uygulama gelişmiştir.

Grafik 1 TÜRKPATENT Nezdinde Kayıtlı Tanınmış Marka Sayısı, TÜRKİYE, 2003-2020

Kaynak: https://www.turkpatent.gov.tr, erişim: 13.01.2021
*13 Ocak 2021 itibarıyla, Kurum önünde incelemesi devam eden 107 tanınmış marka başvurusu bulunmaktadır.

Tanınmış marka sicili uygulaması, başlangıçta haklı ve yerinde gerekçelerle eleştirilmiş olmasına rağmen, uygulamada oturmuş bir sistemdir ve faydaları da görülmektedir. Nitekim uygulamada TÜRKPATENT nezdinde tanınmış marka kaydı olan markaya dayanılarak yapılan itirazlarda, tanınmış marka sahipleri, tanınmışlık iddiasını klasörlerce delil sunmadan ileri sürebilmekte, sınai mülkiyet uzmanları da itirazları makul sürelerde inceleyip karara bağlayabilmektedir.

Makalemize konu kararın kesinleşmesinin, uygulamaya önemli yansımaları olabileceğini öngörmekteyiz. Tanınmış marka sicili uygulaması tamamen ortadan kaldırılabileceği gibi, tanınmış marka sicili tutulmasına açıkça yetki veren yeni bir yasal düzenleme yapılması söz konusu olabilir. Yeni bir yasal düzenleme yapılması söz konusu olursa, bu durum TÜRKPATENT’e, tanınmış marka kaydı sahiplerine her beş yılda bir markasının tanınmış olduğuna dair delilleri güncellemek suretiyle tanınmış marka kaydını yenileme yükümlülüğü getirilmesi gibi, tanınmış marka kaydı uygulamasında iyileştirmeler yapma fırsatı da verebilecektir.