İntihal Meselesine Bir Bakış

Görüşlerimiz -

İntihal, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda (FSEK) açıkça tanımlanmamış olmakla açıkça tanımlanmamış olmakla birlikte; en sık karşılaşılan ihlal hallerinden biridir. Türk Dil Kurumu’nca “aşırma” olarak tanımlanmakta olan intihal; fikir ve sanat eserleri hukuku uyarınca “başkasına ait eseri kendininmiş gibi gösterme, kaynak göstermeksizin başkasının eserinden parça alma” anlamında kullanılmaktadır.

FSEK kapsamında intihal açıkça tanımlanmamış olmakla birlikte; madde 35 kapsamında “iktibas serbestisi” tanımlanmıştır. Bu kapsamda, başkasına ait bir eserin, izinsiz olarak, iktibas serbestisini aşan her türlü kullanımının intihal olduğunu söylemek teorik olarak mümkünse de pratik açıdan bu tanımlama her zaman doğru sonuçlara götürmemektedir. Zira fikir ve sanat eserleri hukuku kapsamında “esinlenme” serbesttir ve bir eserin bir başkasına ait eserden haksız yararlanmasının intihal mi yoksa esinlenme mi olduğunun değerlendirmesi her somut olay özelinde ayrıca araştırılmalıdır.

Öte yandan akademik çalışmalar bakımından bir metinde intihal olup olmadığını tespit etmek için intihal programları kullanılmaktadır. Ancak her bir eser bakımından bu şekilde tespit yapabilmek mümkün değildir.  Zira bu tarz programlarda eser metinleri içerisinde kullanılan kelimeler ve cümleler baz alınarak bir tarama yapılmakta ve bu şekilde bir karşılaştırma rapor hazırlamaktadır. Oysa özellikle senaryo, öykü gibi eserler bakımından, eser sahibinin yarattığı karakter ve olay örgüsüne ilişkin özgün fikri birebir aynı kelimeler ile ifade edilmemiş olabilir. Bu sebeple de, intihalin varlığının tespitinde doğrudan metinler karşılaştırılarak bir oranlama yapılması doğru sonucu da vermeyecektir.

Yargıtay intihal konusunda oldukça yol gösterici içtihatlar oluşturmuştur. Hukuk Genel Kurulu’nun 07.02.2019 tarih ve 2017/63 E., 2019/86 K. sayılı kararında doktrine de atıfla intihal için şöyle bir formül belirlemiştir: “O hâlde iki eser arasında intihal incelemesi yapılırken; sonraki eserin ilk eserden hareketle oluşturulup oluşturulmadığı; eserler arasında benzerlik varsa ilk eser sahibinin hususiyetinin sonraki esere aynen geçirilip geçirilmediği ve son olarak da tespit edilen benzerliğin FSEK’in 35. maddesinde belirlenen iktibas serbestisi veya esinlenme kapsamında kalıp kalmadığı hususlarının bir bütün olarak araştırılması gerekmektedir.

Aynı kararda, HGK, benzerliğin, aynı alanda üretilmiş eserlerde bulunması mümkün, soyut fikir, konu, yöntem gibi olağan ve anonim unsurlara ilişkin veya sadece önceki eserden esinlenme mertebesinde kalması halinde bunun meşru bir kullanım sayılması gerektiğini de vurgulamıştır. 

Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 14.11.2018 tarih ve 2017/425 E. 2018/7072 K. sayılı kararında da “davalının gösterisinin .... sahnelerinin davacı gösterisine benzediği tespit edilmiş ise de, gayet uzun olan her iki gösteride farklı koreografların yapıldığı, benzemeyen bir çok dans ve müziğin kullanıldığı, davalının gösterisinde de özgün koreografiler bulunduğu, tüm benzerliklerin davacı eserinden taklit veya kopyalanma şeklinde olmayıp, eserden esinlenmenin söz konusu olduğu, bu durumun davacının eserden kaynaklanan haklarına tecavüz niteliği taşımadığı”  sonucuna varılmıştır.

Ancak anonim ve yaygın olarak bilinen unsurların kullanılmış olması da intihal oluşmayacağı anlamına gelmemektedir. Zira burada önemli olan eser sahibinin bu bilinen unsurlara özgün ifadesini katıp katmadığıdır. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 28.06.2013 tarihli ve 2011/12752 E., 2013/13684 K. sayılı kararına konu olay bu anlamda yol göstericidir. Anılan kararda "her ne kadar Berdel hikayeleri yaygın ve anonim ise de davacıya ait GÜVERCİN hikayesi ile davalı tarafından prodüksiyonu yapılan SILA hikayesi arasında isimler, mekanlar, bir takım durumlar değiştirilmiş olsa da ana karakterler, hikaye gelişimi, matematiği, çalışmalar ve hatta bazı detaylar arasında benzerlik bulunduğu, SILA dizisinin Güvercin adlı film hikayesinden yola çıkılarak işlenip uzatıldığı ve dizi film haline getirildiği” sonucuna varıldığı ve ek raporda bu tespitlerin mukayeseli olarak detaylandırıldığı, intihal için eserin birebir alınması zorunlu olmayıp, raporda belirtilen davacının hikayesinde somut ifadeye dönüşen temel unsurların davalı yapımı dizide izinsiz kullanılmasının davacının eser üzerindeki telif haklarına tecavüz oluşturduğu “ yönünde karar verilmiştir.

Sonuç olarak, iki eser arasında intihal değerlendirmesi yapılırken de, eserlerin bir bütün olarak değerlendirilmesi ve eser sahibinin esere özgünlük katan özgün ifadesinin her bir olay özelinde izinsiz kullanılıp kullanılmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.