Esasa ilişkin tecavüz davası ve delil tespiti talepleri, usul kanunu kapsamında ayrı ayrı düzenlenmiştir. Delil tespiti, esasa ilişkin herhangi bir dava açılmadan önce gerçekleştirilen bir ön aşama olup, yalnızca devam eden veya gelecekte açılabilecek davalar ile bağlantılı olabilecek delillere erişilmesi amacına hizmet etmektedir.
Bu noktada Türk medeni hukuk sisteminde, ABD ve İngiltere sistemlerinden farklı olarak, tam ve açık bir ifşa prosedürü olmadığını belirtmekte fayda bulunmaktadır. Başka bir deyişle, taraflar hangi belgeleri mahkemeye sunacakları veya sunmayacakları konusunda takdiren karar verebilecek olup, tüm bilgileri ifşa etme yükümlülükleri bulunmamaktadır. Bu nedenle, mahkeme aracılığıyla, üçüncü kişilerin elindeki delillerin tespit edilmesi çok önemlidir. Türk Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 400. maddesi, delillerin tespitini isteyen tarafın delillerin tespitine yönelik hukuki yararı bulunması gerektiğini düzenlemekte ve delillerin kaybolması ya da hemen tespit yapılmadığı takdirde daha sonra o delile dayanılmasının son derece zor olacak olması halinde, hukuki yarar bulunduğunu düzenlemektedir.
Keşif ve delillerin tespiti, mahkeme tarafından denetlenir ve yürütülür. Özellikle ilaç patentlerinden doğan hakların kullanılmasında, SMK madde 85/(3)/c’de düzenlenen ve uluslar arası literatürde bolar istisnası olarak tanımlanan istisna gerekçe gösterilerek, haklarını kullanmaktan mahrum bırakılan patent sahibi, delil tespiti aracını en azından yasada öngörülen amaçla kullanabilmelidir. Ancak mahkemelerin mevcut yaklaşımına göre, bolar istisnası, jenerik ürün piyasaya sürülene kadar devam etmekte ve bu süre içinde patent sahibi herhangi bir dava açamamaktadır. Bununla birlikte, delillerin tespiti, esasa ilişkin bir dava olmadığı için, bolar istisnası kapsamında değerlendirilmemekle, patent sahibinin tecavüze ilişkin delillere önceden erişmesine yardımcı olmaktadır. Mahkemeler, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 403. maddesi uyarınca öngörülen şartların yerine getirilmesi halinde patent sahibinin talebi üzerine gıyapta delil tespitini de kabul edebilirler. Delil tespiti esasa ilişkin bir dava olmadığından, buna ilişkin karara karşı temyiz imkânı bulunmamaktadır. Ancak, aleyhinde tespit talebinde bulunulan taraf, 400. Madde uyarınca koşulların oluşmadığı gerekçesiyle, delil tespiti kararına itiraz edebilmektedir. Bu itiraz, delil tespitini gerçekleştiren mahkeme tarafından incelenir ve karara bağlanır.