Türkiye’de marka hukuku alanında işlenen suçların kovuşturması, marka sahibi tarafından usulüne uygun olarak şikâyette bulunulmasına bağlıdır. Şikâyet dilekçesi ve suça işaret eden delillerin yerel savcılığına sunulmasının ardından, dosya Sulh Ceza Mahkemesi’ne gönderilir. Son zamanlarda Sulh Ceza Mahkemeleri, arama el koyma kararı taleplerine cevap verirken çok daha kapsamlı bir irdeleme yapmaktadır. Bu nedenle, marka sahiplerinin şikâyette bulunmadan önce gereğince hazırlanmaları ve ilgili delilleri toplamaları her zamankinden daha da önemlidir.
Aslında şikayet sunum hazırlığı araştırma ile başlar ve sahada gerçekleştirilen fiziki araştırmalar, hedefin açık adresi, fotoğraflar, faturalı ürünlerin alınması ve sair çok temel delillerin elde edilmesi bakımından özellikle önemlidir. Bu sürecin, güvenilir araştırmacılar tarafından yürütülmesi mühimdir ve araştırmacıların hukuki süpervizyon altında hareket etmesi tercih edilmelidir; zira Türkiye’de araştırmacıların faaliyetleri kann ile düzenlenmiş değildir.
Ceza davalarında, özellikle fatura ya da fiş ile alım yapılamayan durumlarda, gizli noter alımları en güçlü kanıtı teşkil etmektedir. Noter alımı ile hedefin taklit malların satışıyla iştigal ettiği tartışmasız hale gelmekte ve baskında herhangi bir ürün ele geçirilemediği – ve teorik olarak taklit ürün üreticisine/satıcısına baskının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle tazminat talep etme imkânı ortaya çıktığı - takdirde marka sahibine de ayrıca koruma sağlamaktadır.
Cumhuriyet savcısı ile ceza hakimi, taklit mallar ile karşılaştırmak üzere orijinal ürün numuneleri de talep edebilir ve bu anlamda, orijinal ürünler ile taklit ürünlerin karşılaştırıldığı basit bir teknik rapor dahi faydalı olabilecektir. Diğer kanıtlar kadar güçlü olmasa da tanık ifadelerine de başvurulabilir.
Son zamanlarda, Cumhuriyet savcıları Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160 ve 161. maddeleri uyarınca, arama ve el koyma kararlarına ek bir dayanak olarak gizli tahkikat için polisi de görevlendirmeye başlamışlardır. Polisler hedefin adresini ziyaret ederek, hedefin taklit ürünlerin ticareti ile iştigal edip etmediğini tespit ve rapor eder. Bu işlemler polis ile kurulacak şahsî iletişime dayalı olarak, avukatların bilgisi dahilinde de gerçekleştirilebilir, böylelikle taklit ürün ticareti ile iştigal edenler tahkikat altında olduklarını fark etmeyeceklerdir.
Bu bağlamda marka sahiplerine, yalnızca arama ve el koyma kararı alma şansını artırmak için değil, aynı zamanda taklitçiler tarafından öne sürülmesi muhtemel karşı iddialardan korunmak için de, cezaî şikayette bulunmadan önce, delillerin gereğince toplanmış olmasına önem ve öncelik vermelerini tavsiye ediyoruz.
PDF indir