Aşı Adaletsizliği için Bir Günah Keçisi: Patent Hakları

Tüm insanlığın sağlığını tehdit eden küresel salgını atlatmak için bir aşı ve tedavinin bulunması son iki yıldır tüm insanlığın birincil ve ortak hedefi haline geldi. Bu hedefe ulaşmak için oldukça kısa bir süre içerisinde, bilim insanları bilinenin ötesine geçmeyi başardılar ve birden fazla COVID-19 aşısı bilim insanları tarafından geliştirildi.

Bu noktada, aşıya adil ve eşit bir şekilde erişim sağlanamaması, bu salgından küresel ölçekte kurtuluşu engelleyen hayati bir sorun olarak gün yüzüne çıktı. Gelişmiş ülkelerden bazıları çoklu dozaj uygulamalarını karşılayacak miktarda aşıyı stoklama şansına sahip olurken, daha az gelişmiş veya gelişmekte olan yüzlerce ülke aşılara erişim sağlama fırsatı bile bulamadı. 11 Ocak 2022 itibariyle “Our World in Data” verilerine göre; dünya nüfusunun %59,3’üne en az bir doz COVID-19 aşısı uygulanmışken, düşük gelirli ülkelerdeki nüfusun yalnızca %8,9’una en az bir doz aşı uygulandı.

Bu istenmeyen durumun sebepleri tartışılırken; bilhassa aşılar üzerindeki patent hakları ve bu hakların aşıya erişimde adaletsizliğin nedeni olup olmadığı oldukça önemli bir tartışma konusu haline geldi. Patent hakları ise şu ana dek yaşanan aşı adaletsizliği açısından bir “günah keçisi” yapıldı.

DTÖ Ticaretle Bağlantılı Fikrî Mülkiyet Anlaşması (TRIPS) fikri mülkiyete ilişkin en kapsamlı çok taraflı anlaşmadır. Bu bağlamda, TRIPS üye ülkeleri diğer yükümlülüklerinin yanı sıra, patent hakları dâhil Fikri Mülkiyet haklarını gözetmeyi ve korumayı taahhüt ederler.

TRIPS’i imzalayan bir üye ülke, kendi ülkesinde fikri mülkiyet haklarını korumaz ise ve örneğin, patentli teknolojileri ilgili hak sahibinin rızası olmadan kullanır veya bu teknolojilerden faydalanır ise TRIPS’ten doğan yükümlülükleri nedeniyle ihlal suçlamasıyla karşılaşabilir. Ancak fikri mülkiyet haklarının üye ülkelerde korunması yükümlülüğünün geçici olarak kaldırılmasına yani askıya alınmasına karar verilir ise, fikrî mülkiyet üzerindeki hakları geçici olarak askıya alan ülkelerin TRIPS hükümlerini ihlal ettiği iddia edilemeyecektir.

Üye ülkelerin aşıya erişimde yaşanan soruna çözüm önerileri dikkate alınarak ve aşıya erişimde yaşanan adaletsizliğin giderilmesi amacıyla Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu tarafından DTÖ bünyesinde COVID-19 aşıları ve diğer tıbbî ürünler üzerindeki fikri mülkiyet haklarının geçici olarak kaldırılmasına ilişkin müzakerelere başlanmasını teklif etti. Ancak patent haklarının askıya alınmasının aşıya adil erişim sorununa gerçek bir çözüm olup olmayacağı günümüzde halen tartışmalı bir konudur.

Her şeyden önce, COVID-19 virüsü hızlı bir şekilde mutasyona uğramaya devam etmektedir ve bu aşıların uzun vadede ne ölçüde koruma sağlayacağı ve hangi mutasyonlara karşı koruma sağlayacağı bilinmemektedir.

Virüsün mutasyona uğramaya devam ettiği bu dönemde bilimin ve inovasyonun teşvik edilmesi veya en azından mevcut teşviklerin orantısız biçimde bozulmaması uzun vadede salgınla başarılı ve etkili bir mücadele yürütülmesi için çok önemlidir.

Meseleyi doğru bir biçimde ele almak için, aşıya erişimdeki adaletsizliğe ilişkin başlıca sorunların, ham madde kıtlığı, üretim kapasitesi sıkıntıları ve ilaç üretiminin son derece karmaşık olan doğasından kaynaklandığı unutulmamalıdır. İlaç Üreticileri Birliği Uluslararası Federasyonu’ndan alınan verilere göre; tipik bir aşı üretim tesisinde bile 30 farklı ülkeden ve 300 civarında tedarikçiden alınan yaklaşık 9.000 farklı materyal kullanılmaktadır. Bu bakımdan; esaslı engellerin patent haklarından ziyade fiziksel engeller olduğu açıktır. Dolayısıyla patent haklarının askıya alınmasının daha fazla COVID-19 aşısı tedarikiyle sonuçlanacağı oldukça şüphelidir.

Patent hakları bakımından; patent haklarının askıya alınmasının kapsamı da tartışmalı bir diğer konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira mevcut patentler açısından söz konusu askıya alma COVID-19 ile ilintili haklarla sınırlı olmayacaktır. BioNTech/Pfizer aşısında kullanılan mRNA teknolojisi, hali hazırda verilmiş olan patentler ile korunmaktadır ve bu teknolojinin kanser tedavisinde de faydalı kullanım alanları bulunmaktadır. Aşılara ilişkin patentler askıya alındığında, yalnızca COVID-19 ile bağlantılı teknolojiler üzerindeki patent hakları kaldırılmayacaktır.

Bununla birlikte bir patent hakkının aşıya erişime engel olması için, patent sahiplerinin bu haklarını kullandırmaması veya makul olmayan şartlar talep etmesi gerektiği unutulmamalıdır. Bununla birlikte, toplum sağlığını tehdit eden salgına ilişkin buluşlarda, talep edilmesi durumunda, bir patent sahibinin lisans vermekten imtina etmesi olasılığı oldukça düşüktür. Kaldı ki her durumda, bu engeli aşmak için kullanılacak yasal hükümler hem ulusal hukukta zorunlu lisans hükümleri altında hem de TRIPS madde 30, 31 ve 31bis’te mevcuttur.

Bütüne bakıldığında görülmektedir ki, patent koruması aşıya erişimin önündeki gerçek engel değildir. Tüm patent haklarının askıya alınması durumunda dahi, aşıya erişimdeki adaletsizlik ortadan kalkmayacaktır. Patent sahiplerinin iş birliği yapmaları ve birbirlerine akdi ilişki çerçevesinde gerekli lisansları sağlamaları çok daha etkili olacaktır. Bilhassa, COVAX gibi uluslararası ittifaklar desteklenmeli, mevcut aşı stoklarının hızlı gönderimi kolaylaştırılmalı ve gerekirse yeni uluslararası sözleşmeler imzalanmalıdır.