Türkiye’de Yapay Zeka Hakkında Yapılan Çalışmalar: Yapay Zekâ Komisyonu Faaliyet Özeti
14 Ocak 2025 tarihinde resmi olarak göreve başlayan TBMM Yapay Zekânın Kazanımlarına Yönelik Atılacak Adımların Belirlenmesi, Bu Alanda Hukuki Altyapının Oluşturulması ve Yapay Zekâ Kullanımının Barındırdığı Risklerin Önlenmesine İlişkin Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu (“Komisyon”) görev süresini 13 Mayıs 2025 tarihli son toplantısıyla birlikte fiilen tamamlamıştır.
Görev süresi boyunca Komisyon tarafından yapay zekânın sadece teknik yönleri değil, aynı zamanda toplumsal, hukuki ve etik boyutları da kapsamlı şekilde ele alınmıştır. Başta sağlık, etik, ekonomi, eğitim, hukuk, denetim, tarım, istihdam, savunma sanayi, teknoloji, sanat ve iletişim olmak üzere yapay zekânın pek çok alandaki etkileri değerlendirilmiştir.
Yapılan çalışmalarda yapay zekânın Türkiye’de gelişimi için altyapı yatırımları, nitelikli insan kaynağı, stratejik sektörler, regülasyonlar ve kamu-özel iş birlikleri gibi konuları ele alınmıştır. Ayrıca yapay zekânın iş gücü üzerindeki etkileri, veri egemenliği, yatırım geri dönüşleri ve sektör bazlı uygulamalar değerlendirilmiş, Türkiye’nin küresel rekabette yer alabilmesi için altyapı güçlendirmesi, insan kaynağı geliştirme, şeffaf regülasyonlar ve stratejik politikalar içeren bütüncül bir eylem planı gerektiği vurgulanmıştır.
Görüşmeler sırasında, yapay zekâ teknolojilerinin hukuk sistemine entegrasyonu da ele alınmıştır. İlk olarak, adalet sisteminde yapay zekânın etik ilkelere uygun şekilde kullanılması, UYAP verilerinin anonimleştirilerek karar destek sistemleri, metin analizi, chatbot uygulamaları ve suç veri analizleri gibi projelerle adli süreçlerin hızlandırılması ve erişilebilirliğin artırılması üzerinde durulmuştur. Bu sistemlerin veri güvenliği ve hukuki sorumluluk açısından risklere duyarlı olması gerektiği, nihai kararların her zaman insan tarafından verilmesinin önemine vurgu yapılmıştır.
Türkiye’de yapay zekâya özgü özel bir hukuk düzenlemesi bulunmamakla birlikte mevcut kişisel veri koruma, borçlar ve fikri mülkiyet kanunlarının bu teknolojiyi kapsayabileceği; ancak mevcut düzenlemelerdeki eksikliklerin giderilmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Ayrıca, Avrupa Birliği’nin yapay zekâ tüzüğünün Türkiye üzerindeki etkileri ve ticari ilişkiler açısından dikkate alınması gereken hususlar tartışılmıştır. Yapay zekâ kaynaklı sorumluluğun, yeni düzenlemelere gerek kalmaksızın mevcut hukuk sistemi çerçevesinde çözülebileceği, ancak kişisel verilerin işlenmesi ve kamu verilerinin kullanımı konularında eksikliklerin sürdüğü belirtilmiştir.
Daha sonra, yapay zekânın hukuk hizmetlerinde dönüşümü, özellikle deepfake gibi teknolojilerin delil kavramını zorlaması ve hukukun buna adapte olması gerektiği üzerinde durulmuştur. Yapay zekâ uygulamalarının bazı hukuk alanlarında yüksek başarı oranına sahip olduğu ancak karmaşık ve duygusal boyutlu davalarda sonuçların değişkenlik gösterdiği ifade edilmiştir. Ayrıca, yapay zekâ ile ilgili fikri ve sınai mülkiyet haklarında yeni düzenlemelerin gerekliliği, sentetik veri kullanımının önemi ve uluslararası örneklerin dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır.
Yapay zekâ alanındaki hızlı gelişmelerin etik, eğitim, uluslararası iş birliği ve regülasyonlarla desteklenmesinin kritik olduğu; devletin bu süreçte önemli bir rol üstlenmesi gerektiği; meslek gruplarının dönüşümü ve yapay zekâya yönelik sorumlulukların netleştirilmesinin önemi üzerinde uzlaşılmıştır. Türkiye’nin özellikle sağlık, savunma ve hukuk alanlarındaki güçlü yönlerini yapay zekâ yatırımlarıyla destekleyerek bu alanda ilerlemesi gerektiği ortak kanaat olarak ortaya konmuştur.
İlaveten, yapay zekâ sistemlerinin çalışma prensipleri, algoritmaların veri kalitesi ve önyargı riskleri üzerinde durulmuş; otomatik karar alma süreçlerinin sağlık, hukuk ve işe alım gibi kritik alanlardaki etkileri ve bu risklerin yönetimi için küresel etik standartların gerekliliği vurgulanmıştır. Ayrıca, çocukların dijital dünyada karşılaştığı riskler, kişisel verilerinin kullanımı ve psikolojik etkilerinin altı çizilmiş, özellikle küçük yaş gruplarının korunması için eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarının önemine dikkat çekilmiştir. Uluslararası düzenlemeler ve Türkiye’nin sosyal, kültürel dinamiklerine uygun yapay zekâ hukuku geliştirmesi gerektiği de gündeme gelmiştir.
Son olarak yapay zekânın ekonomi üzerindeki etkileri çeşitli açılardan ele alınmıştır. Vergi denetimi, kayıt dışı ekonomiyle mücadele, finansal risk yönetimi ve yatırım teşvikleri gibi alanlarda yapay zekâ uygulamalarının kullanımı vurgulanmıştır. Kamu yönetiminde yapay zekâ destekli sistemlerle vergi uyumu artırılırken, özel sektörde müşteri davranışı analizleriyle satış stratejileri iyileştirilmiştir. Uluslararası örnekler doğrultusunda, Türkiye’de bilimsel altyapının güçlendirilmesi, sanayi ile akademi arasındaki iş birliğinin artırılması ve yerli teknolojilerin teşvik edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Yapay zekâ alanında rekabetçi olabilmek için bu adımların öncelikli olduğu ortak bir görüş olarak paylaşılmıştır.
Sonuç olarak, Komisyon, Türkiye’nin yapay zekâ alanında sürdürülebilir bir ilerleme kaydetmesi ve küresel rekabette etkin bir konuma ulaşması için bir yol haritası sunmuştur. Altyapı yatırımları, nitelikli insan kaynağı geliştirilmesi, hukuki düzenlemelerin iyileştirilmesi, etik standartların oluşturulması ve kamu-özel sektör iş birliklerinin güçlendirilmesi gibi temel başlıklar etrafında şekillenen bu stratejik yaklaşım, yapay zekânın toplumsal faydaya dönüştürülmesi ve risklerin etkin yönetilmesi açısından önem taşımaktadır. Komisyonun önerileri, devletin liderliğinde tüm paydaşların koordineli çalışmasını öngörerek Türkiye’nin sağlık, eğitim, altyapı, savunma, hukuk ve ekonomi gibi kritik alanlarda yapay zekâ yatırımlarını artırması, uluslararası gelişmeleri yakından takip ederek kendi dinamiklerine uygun düzenlemeleri hayata geçirmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Böylece, Türkiye’nin yapay zekâ alanında hem ulusal hem de küresel düzeyde güçlü, etik ve rekabetçi bir aktör olarak konumlanması hedeflenmektedir.
Katkılarından dolayı İsmail Arslan’a teşekkürler.